Feed Planet Magazine Issue-Sayı: 02 April/June - Nisan/Haziran 2016

April-June • Nisan-Haziran 2016 63 INTERVIEW • RÖPORTAJ FEED PLANET MAGAZINE seed residues from plant production and other by-prod- ucts from food industry into feed by mixing with feed ad- ditives such as minerals and vitamins in a way to generate the most appropriate food ingredient and cost, by consid- ering the needs of animals in certain periods. In this sense, our sector processes the products of food industry and other several industries which are considered as idle; and transform those into quality products and ani- mal products. Wheat is the most produced substance in food indus- try; and in our industry barley and corn are used more intensely. As for the oily seeds, sunflower is used intensely in oil industry and our sector uses the residues from that. Therefore, there is no competition between the feed and food industries in terms of grain and oily seeds; and the both sectors complete each other. What do you think that other important problems in Turkish feed sector are? Do you have any suggestions for short and long-term solutions of these problems? One of the most important problems in our sector stems from transgenic, in other words, GMO products. The production of products we use in our sector which are mostly foreign-dependent, such as soy, corn, DDGS, canola usually have transgenic structures. In order to import such items, they need to be approved within the framework of Biosafety legislation in Turkey. But, some problems are experienced in terms implementation as the Biosafety Law contains very extreme penal provi- artmaktadır. Özellikle Çin’in çok büyük bir alıcı olarak dünya yem hammaddeleri piyasasına dahil olması ile birlikte, bahsi geçen yem hammaddelerinin fiyatları her geçen yıl artış göstermektedir. Bu nedenle ülkemiz yem sanayisi, bu ürünlerin ithalatı için daha yüksek meblağ- lar ödemekte ve dolayısıyla da yem ve hayvancılık ma- liyetleri artmaktadır. Benzer şekilde ülkemiz vitaminler, mineraller, enzimler gibi yem katkı maddeleri konusunda da neredeyse tamamen dışa bağımlı durumdadır. Gü- nümüzde karma yem sektörünün cirosu yıllık yaklaşık 9 milyar Dolar olup, bunun yaklaşık 3 milyar Doları ithalat yoluyla yapılmaktadır. Yem hammaddesi olarak kullanılan birçok tarımsal ürün (tahıl, bakliyat gibi), aynı zamanda doğrudan in- san beslenmesi için de kullanılıyor. Bu durum, yem sektörünün hammadde kaynaklarını sınırlandırıyor mu? Diğer hububat ve bakliyat bazlı gıda sektörlerinin yan ürünleri, hammadde için bir çözüm olabilir mi? Bitkisel üretim ile hayvansal üretim arasında bir köprü iş- levi gören karma yem sektörü; bitkisel üretimden aldığı yemlik hububatları, kepekleri, yağlı tohum küspeleri ve gıda sanayinden aldığı diğer yan ürünleri, hayvanların belli dönemlerdeki ihtiyaçlarını da göz önüne alarak, en uygun besin içeriğini ve maliyeti oluşturacak şekilde vitamin ve mineraller gibi yem katkılarıyla karıştırıp yem haline geti- ren bir ara sektördür. Sektörümüz bu anlamda atık olarak tanımlanan gıda sa- nayi ve çeşitli sanayilerin ürünlerini işleyerek nitelikli ürün- lere ve bunları hayvanlara yarayışlı hale getirerek de dola- yısıyla hayvansal ürünlere dönüştürmektedir. Ülkemizde gıda sanayinde daha çok buğday kullanılmak- ta iken, sektörümüzde ise arpa ve mısır daha yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Yağlı tohumlarda ise yine yağ sanayisinde ayçiçeği yoğun bir şekilde kullanılırken, sek- törümüzde ise buradan ortaya çıkan küspeler değerlendi- rilmektedir. Dolayısı ile hububatlar ve yağlı tohumlar konu- sunda yem sanayisi ile gıda sanayisi arasında bir rekabet yoktur ve birbirini tamamlamaktadır. Türkiye yem sektöründeki diğer önemli sorunların ne- ler olduğunu düşünüyorsunuz? Varsa bu sorunlara yö- nelik kısa ve uzun vadeli çözüm önerileriniz nelerdir? Sektörümdeki önemli sorunlardan bir tanesi de transge- nik, yani diğer bir ifadeyle GDO’lu ürünlerden kaynaklan- maktadır. Sektörümüzce kullanılan ve neredeyse tama- men dışa bağımlı olduğumuz, başta soya olmak üzere mısır, DDGS, kanola gibi ürünlerin dünyadaki üretimleri, ağırlıklı olarak transgenik yapıdadır. Bu ürünlerin ithal edi- lebilmesi için ülkemizde de Biyogüvenlik mevzuatı çer- çevesinde onaylanmaları gerekmektedir. Ancak, Biyogü- venlik Kanunu’nun kasıt unsuru ve ihmal hususlarının göz

RkJQdWJsaXNoZXIy NTMxMzIx