Feed Planet Magazine Issue-Sayı: 19 July/August - Temmuz/Ağustos 2019

COVER STORY • KAPAK DOSYASI 33 FEED PLANET / JULY-AUGUST 2019 • TEMMUZ-AĞUSTOS 2019 to Mesopotamia. Number of studies based on natural essen- tial oil compound mixtures’ effects on ruminant nutrition is still relatively limited but study number in this area is increas- ing day by day. This area of study seems to remain as hot topic in our daily lives because it is known that 250.000 to 500.000 plant species exist. METABOLIC EFFECTS OF ESSENTIAL OILS Using antibiotic growth promotors and ionophores as feed additives is banned in EU and Turkey for years. Essential oils as feed additives are generally used as natural solution in mono-gastric nutrition due to their antibiotic properties which are proven to have some antibiotic effects to certain patho- gens with scientific trials. Numerous microorganisms exist in the rumen. Because their fermentation end products are different, they can be classified to be responsible from Production/degradation of different metabolites. For example, cellulolytic and amy- lolytic bacteria which degrade carbohydrates produce dif- ferent volatile fatty acids and proteolytic microorganisms are responsible of ammonia production in the rumen. As well-known, protein digestion metabolism of ruminants is significantly different compared to mono-gastric animals. Nitrogen containing components are generally degraded to the ammonia in the rumen, a portion is used in the rumen and excessive ammonia is taken up to liver to be detoxi- fied. Ammonia is converted to urea which is less toxic for the metabolism. Some part of the urea is excreted via kid- neys whereas some part of the urea is brought to the rumen by saliva to represent N source for rumen bacteria. This phenomenon is also known as “rumino-hepatic N cycle” contains some disadvantages. Because whether the con- sumed protein source contains “the limiting” amino acids or not, all N sources degraded to the ammonia. Essential oil compounds become a part of the metabolism (at the de- amination step) by limiting the ammonia producing bacte- ria. Trails conducted on in vitro conditions shows that hyper ammonia producing bacteria are sensitive to some essential oil compounds. These bacteria represent very small part of total rumen ecosystem but they are responsible from 50% production of total ammonia produced. Recently, some concerns have been arisen due to in- dustrial animal production’s greenhouse contribution and increased environmental pollution. It is well known that sig- nificant portion of greenhouse gas emissions is coming from industrial ruminant production. Methane gas produced in ru- men consists some energy and eructating methane causes decreased feed efficiency. Because that energy potential produced in rumen is emitted to atmosphere. Ruminant nutritionists aim to suppress methane emission that is pro- duced and emitted by the ruminants, by that way environ- nında doğal esans yağların karışımları ile ilgili yapılan çalış- ma sayısı kısmen sınırlıdır ancak gün geçtikçe bu konu ile ilgili gerçekleştirilen araştırma sayısında artış gözlenmektedir. Doğada 250.000-500.000 arasında bitki türü olduğu düşü- nüldüğü zaman, bu bilim alanının uzun yıllar boyunca hayatı- mızda yer alması kaçınılmaz olarak düşünülebilir. ESANS YAĞLARIN METABOLİK ETKİLERİ Uzun süredir Avrupa’da ve ülkemizde hayvanların bes- lenmesinde yem katkı maddesi olarak iyonoforların ve an- tibiyotiklerin kullanımı yasaktır. Tek mideli hayvanlarda esans yağlar genellikle antibiyotiklere alternatif doğal bir “çözüm” olarak kullanılmaktadır çünkü bazı önemli patojenlere karşı esans yağların antibiyotik etkileri ile ilgili yapılan çalışmalar ile kanıtlanmıştır. Geviş getiren hayvanların işkembesinde çok fazla sayı- da mikroorganizma bulunmaktadır. Bu mikroorganizmala- rın fermantasyon son ürünleri farklılık gösterdiği için, farklı metabolitlerin üretimi/yıkımlanmasından sorumlu oldukları düşünülebilir. Örneğin karbonhidratları yıkımlayan selülolitik ve amilolitik bakteriler farklı uçucu yağ asitlerinin, proteolitik mikroorganizmaların amonyağın ortaya çıkmasına neden ol- maktadır. Bilindiği üzere geviş getirenlerde proteinlerin sindi- rim metabolizması, tek mideli hayvanlardan oldukça farklılık göstermektedir. İşkembeye gelen ve azot içeren bileşiklerin büyük bir bölümü bazı bakteriler tarafından amonyağa par- çalanır, daha sonra bu amonyak rumen içerisinde kullanılır veya metabolizma için toksik olabilecek bu maddenin bir kıs- mı karaciğere taşınarak üreye çevrilmektedir. Ürenin bir kısmı böbrekler yolu ile uzaklaştırılırken bir kısmı ise salivasyon yolu rumene gelerek buradaki bakteriler için tekrar azot kaynağı oluşturmaktadır. Rumino-hepatik azot döngüsü olarak da adlandırılan bu iz yolunun bazı dezavantajları bulunmaktadır. Çünkü rumene gelen değerli ve verimi etkileyebilecek “sınır- layıcı” aminoasitler de amonyağa yıkımlanmaktadır. Esans yağlar bu iz yolunda deaminasyon aşamasında devreye gir- mektedir ve azotlu bileşikleri amonyağa yıkımlayan bakteri- lerin aktivitesini sınırlamaktadır. Çünkü in vitro ortamda ger- çekleştirilen çalışmalarda hiper-amonyak üreticisi bakterilerin (HAÜB) esans yağlara karşı çok duyarlı olduğu belirlenmiştir. Bu bakteriler rumende az sayıda bulunmasına karşın amon- yak üretiminin yaklaşık %50’sinden sorumludur. Gün geçtikçe artan çevre kirliliği ile endüstriyel hayvancılı- ğın arttırdığı sera gazı salınımı önemli düzeyde tepki çekmek- tedir. Dünyada üretilen sera gazlarının önemli bir bölümünün endistriyel ruinant üretiminden kaynaklandığı bilinen bir ger- çektir. Rumende oluşan metan gazı enerji içermektedir ve metan salınımı yükseldikçe enerji etkinliği azalmaktadır. Çün- kü metan ile metabolize olma potansiyeli olan enerji atmos- fere salınmaktadır. Ruminantlar tarafından üretilen ve salınan metan miktarının baskılanması ile hem çevre kirliliğinin önüne

RkJQdWJsaXNoZXIy NTMxMzIx